Newtonun Fiziğe Katkıları Nelerdir. Isaac Newton, fizikçi, matematikçi, astronom, mucit, filozof olarak bilim dünyasına önemli katkıları olmuştur. 4 Ocak 1643 yılında İngiltere’nin Grantham şehrinin yakınlarında Woolsthorpe kasabasında dünyaya gelmiştir. Babasını hiç tanıyamayan annesiyle hayata tutunmaya
2 İman, tevhit, kutsal kitap, ahiret hayatı, kader kavramlarını sözlükten araştırınız. 3. İslam’ın temel inanç esasları ile ilgili üç ayet ve üç hadis bulunuz. 4. “İman kalp ile tasdik, dil ile ikrardır.” sözü sizin için ne ifade ediyor? Açıklayınız. 5.
Kuran ve Sünnete Uygunluk Kur’an-ı Kerim’de ibadetler hakkında gerekli bilgiler verilmiş, ibadetlerin yapılı-şı ise Hz. Peygamberin rehberliğine ve uygulamasına bırakılmıştır. Mesela namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetler Kur’an’da açıkça emredilmiş; bu ibadetlerin nasıl ya-pılacağını ise Hz. Muhammed (s.a.v
İbadetlerin toplumsal hayata katkılarını araştırınız. İbadetler toplumun kaynaşmasını, birlik ve beraberliğin artmasını sağlar. İbadetler toplumda makam, mevki ve zenginlikten kaynaklanan kibir ve gururun yanlışlığının fark edilmesini sağlar. İbadetlerle komşuluk ve akrabalık bağlarını güçlendirir. Toplumda
İletişiminögelerini araştırınız. Etkili iletişim kurmak için uygulanabilecek yöntemleri araştırınız. İletişimi engelleyen unsurları araştırınız. İletişim araçlarını araştırınız. Çevrenizdeki insanları gözlemleyerek kendi aralarındaki konuşmaları iletişim
Zeze öyle kötü olur ki tüm kasaba haline acır. Fakat hiç bir şey Zeze’yi kendine getiremez. Bir tek en iyi arkadaşı olan şeker portakalı fidanı ile konuşur. Fakat onun da ömrü artık sınırlıdır. Zeze bir şekilde hayatına devam etmek zorundadır. Zeze, küçücük yaşta büyük insanların hayatını öğrenen bir çocuk
0hLbc. duygular sayesinde bizk arşı tarafın o an ki düşüncesini anlarız örnek aferin çok başarılısın diyen biri aşağılacı bir tavır sergilerse biz üzülürüz ama eğer takdir eder bir tavır sergilerse biz o kişiye teşekkür ederiz
İçindekiler1 Felsefenin topluma kazandırdığı faydalar nelerdir?2 Felsefenin toplumsal hayata katkilari nelerdir?3 Felsefenin insan ve toplum üzerindeki etkileri nelerdir?4 Felsefenin toplumsal işlevleri nelerdir kısaca?5 Felsefenin birey ve topluma kazandırdığı nitelikler nedir?6 Felsefe bize ne katar?7 Felsefenin insan hayatındaki yeri ve önemi nedir?Felsefenin topluma kazandırdığı faydalar nelerdir?– Aklı ve iradeye önem veren bir toplum oluşturulur. – Toplumsal açıdan gelecek adına planlama yapılabilir. – Bilgi toplumu olarak bilimin gelişmesine katkı sağlar. – İnsanların kendilerine özgür bir şekilde ifade etmediğini olanak sağlayacak bir toplum toplumsal hayata katkilari nelerdir?İnsanların ön yargısız birlikte yaşayabilmeleri felsefe özgürce ve bilinçli bir şekilde ifade eden bir toplumun oluşmasını toplumunun oluşmasını ve iradeye değer veren demokratik toplumların oluşması felsefe sayesinde yeteneğini ve sezgileri insan ve toplum üzerindeki etkileri nelerdir?Felsefe, insanı ve toplumu sabit fikirlerden koruyan eleştirel bir söylem biçimidir. Bu söylem biçimi bireyin özgün bir düşünceye ulaşmasını sağlar. Bireye kendi farkındalığını sağlayan felsefe, insanı ezberlerden ve belirlenmiş sınırlardan toplumsal işlevleri nelerdir kısaca?Felsefenin başlıca toplumsal işlevleri şunlardırOrtak bir kültürün oluşmasıFarklı toplulukların bir arada yaşamasıToplumsal grupların birbiri hakkındaki ön yargılarının toplumu olmasıİnsanların kendini özgürce ifade edebileceği bir toplum oluşturulmasıBilimlerin birey ve topluma kazandırdığı nitelikler nedir?Farklı toplumlarla bir arada yaşayarak ortak kültürün oluşması Akla ve iradeye değer veren bir toplum olarak geleceğinin planlanmasını yapabilmesi. Bilgi toplumu olarak bilimin gelişmesi. İnsanların kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir toplumun oluşmasıFelsefe bize ne katar?Felsefe için hayatı anlama ve anlamlandırma sanatıdır diyebiliriz. Analitik, sorgulayıcı ve eleştirel bir bakış açısı takınarak hayata bakar. Bu bakış ise insanı hayatı daha anlamlı yaşamasını sağlar. Hayatın sorgulanması diğer anlamda bireyin kendisini sorgulaması anlamında insan hayatındaki yeri ve önemi nedir?insan çok yönlü ve nitelikli bir varlıktır. felsefe ilk olarak insanın yapısı ve değerleri ile ilgilenir. insanoğlu düşünür, çabalar, sorgular, bilir, sanat üretir. bunları nasıl değerlendireceğini, nasıl bir yöntem izleyeceğini belirlemeye çalışır. felsefe, işte bu süreçlerde insanın kullandığı araçtır.
Yüce dinimiz İslâmiyet yapılmasını emrettiği şeylerde bildiğimiz veya bilemediğimiz pek çok hikmet ve yararlar vardır. Haram kıldığı, yasakladığı şeylerde de bizim için muhakkak bir takım zararlar vardır. Dinimiz, insanlar için yararlı olan şeyleri yasaklamaz, zararlı olabilecek şeyleri de emretmez. Her ibadetin dünyaya veya ahirete ilişkin faydaları araştırabilir. Dinimizin emir ve yasaklarının ahiretteki kazanımlarına ek olarak dünyadaki kazanımları üzerinde de düşünebiliriz. Ancak ibadetlerin temel amacının, insanları ruhen olgunlaştırmak, kötü yönelişlerini engellemek ve onları ahlâken yükseltmek olduğu unutulmamalıdır. Genel olarak söylemek gerekirse; Allah'ı anma vesilesi olan ibadetlerimiz, kalplerimize Allah sevgisini ve saygısını yerleştirir. Bizleri her türlü fenalıktan uzaklaştırır ve ahlâki güzelliğe ulaştırır. Ruhlarımızı, çeşitli sıkıntı ve üzüntülerin yıpratıcı tesirinden korur. Çünkü gönüller, ancak Allah'ı anmakla huzura kavuşur. ا لَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِۜ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ ﴿28﴾ "Onlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ı anmakla huzura erenlerdir. biliniz ki kalpler, ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." Ra'd13/28 İbadet, kulun Yaratanına karşı duymuş olduğu saygı ve sevginin bir sonucu olarak O’nun rızasına uygun davranışlar sergilemesidir. Diğer bir ifade ile ibadet; Allah'a tâzim ve saygı göstermek ve O'nun verdiği nimetlere karşı şükran borcunu yerine getirmektir. Bu yönüyle Allah’ın rızasına uygun tarzda geçirilen bir hayatın her anı ibadet sayılır. Niçin İbadet Ediyoruz; Bizi yoktan var eden ve yaşatan Allah'tır. Yüce Allah; Vücudumuzu, gören gözler, işiten kulaklar ve konuşan dil gibi mükemmel organlarla donattı. Diğer canlılardan farklı olarak bize akıl verdi ve varlıklar arasında seçkin bir duruma yükseltti. Bunlardan başka, yaşayabilmemiz için teneffüs ettiğimiz havadan, içtiğimiz suya kadar sayısız nimetler verdi. Ayrıca bizi yalnız bırakmadı, Peygamberler ve kitaplar göndererek dünyada ve ahrette mutlu olmanın yollarını gösterdi. Bütün bu iyiliklere karşılık Allah bizden kendisini tanımamızı ve ona ibadet etmemizi istemektedir. Şöyle bir düşünelim Çok iyiliğini gördüğümüz bir büyüğümüze karşı saygı gösterir iyiliklerine teşekkür ederiz. Bize bir görev verse seve seve yaparız değil mi? Öyle ise, bizi yoktan var eden ve sayılamayacak kadar nimetler veren Yüce Allah'a karşı teşekkür etmek ve emrettiği ibadetleri seve seve yapmak gerekmez mi? Elbette gerekir. Yaradılışımızın gayesi Allah'ı tanımak ve ona ibadet etmektir. İbadet görevlerini yaptığımız takdirde hem Allah'ın verdiği nimetlere karşı teşekkür borcunu yerine getirmiş oluruz, hem de O'nun sevgisini kazanırız. Eğer biz Allah'a karşı ibadet vazifelerini yerine getirir, O'nun sevgisini kazanırsak, Allah, bize dünyadaki nimetlerinden çok daha fazlasını ahirette verecek ve bizi cennette sonsuz mutluluğa kavuşturacaktır. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de; وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ ﴿56﴾ “Ben insanları ve cinleri yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım” Zariyat51/56 buyurarak, bizlere ibadet yapmamızı bir görev olarak bildirmiştir. Yaşantısıyla bizlere örnek olan Hz. Peygamberimizde en zor şartlarda dahi ibadetlerini bırakmamış ve ibadetler üzerinde titizlikle durmuştur. İbadetlerine önem veren ve gece ibadetinden dolayı ayakları şişen Peygamberimize, Hz. Aişe Validemiz “Ya Resulallah, senin bütün günahların affedildiği halde niçin bu kadar sıkıntıya düşüyorsun?” diye sorunca, Efendimiz, “Şükreden bir kul olmayayım mı?” cevabını vermiştir. Bu haliyle ibadet, yaratılanın Yaratanına karşı bir şükran borcudur. İnsanlar yaşamış oldukları bu dünyada hayat boyu çeşitli sıkıntılara maruz kalabilirler ve bu sıkıntıların bir sonucu olarak bunalıma düşebilirler. İbadetler sayesinde insanlar düşmüş oldukları bunalım ve sıkıntılardan kurtulma imkanı bulurlar. Dünyada var oluşa bir teşekkür mahiyetinde olan ibadet vesilesiyle insanlar, hem dünya hem de ahiret için birçok kazançlar elde ederler. Bu husus Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerinde şöyle ifade edilmektedir; اُتْلُ مَآ اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَۜ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَآءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ ﴿45﴾ “Ey Muhammed Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir” Ankebut29/45 يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ ﴿183﴾ “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı, umulur ki, Allah’a karşı gelmekten sakınırsınız.” Bakara 2/183 خُذْ مِنْ اَمْوَالِهِمْ صَدَقَةً تُطَهِّرُهُمْ وَتُزَكّ۪يهِمْ بِهَا وَصَلِّ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ صَلٰوتَكَ سَكَنٌ لَهُمْۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ ﴿103﴾ “Onların mallarından onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka zekat al ve onlara dua et.” Tevbe 9/103 Hz. Peygamberimiz Hac ibadeti için şöyle buyurmuşlardır. “Kim kötü söz söylemeden ve bozgunculuk yapmadan haccı eda ederse anasından doğduğu ilk günkü gibi günahsız döner.” Değerli Müslümanlar ! Vücudumuzun gerekli temel gıdalara ihtiyacı olduğu gibi ruhumuzun da gerekli temel gıdalara ihtiyacı vardır. Ruhumuzun temel gıdası da zarurat-ı diniye dediğimiz dini bilgiler ve ibadetlerdir. İbadetler, imanın korunması, manevi kirlerin önlenmesi, ahlaki yüceliğe ulaşılması ve huzurlu bir hayat geçirilmesi için en etkili vasıtalardır. İbadetlerimizin makbuliyeti ise Yüce Rabbimizin rızasını gözetmekle mümkündür. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir; قُلْ اِنَّ صَلَات۪ي وَنُسُك۪ي وَمَحْيَايَ وَمَمَات۪ي لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ ﴿162﴾ “Ey Muhammed! De ki; Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, yaşamım ve ölümüm Alemlerin Rabbi olan Allah içindir.” En’am 6/162 İlahi dinlerin özünden anlaşıldığı gibi ibadet; bu maksatla yaratılan insanın Yüce Allah’ kulluk etmesi anlamındadır. Yani kul ile ibadet etmek arasında sıkı bir bağ bulunmaktadır. Dünya hayatına ancak ve ancak Yüce Allah’a kulluk yapmak için gönderilmiş olan insanlar kulluk yapmak suretiyle Allah’a yakın olmanın zirvesine ulaşırlar. Zira Yüce Allah’ karşı kulluk imandan sonra hareketlerle, tavırlar ve davranışlarla ortaya konulur. Bu kullukla Yüce Allah’a olan şükran borcumuzu ödemeye gayret etmiş, bağlılık ve sevgimizi göstermiş oluruz. Hiç şüphesiz kulluk ancak Allah olur. Her gün namazlarımızda okuduğumuz Fatiha suresindeki; اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُۜ ﴿4﴾ “Allah’ım! Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım dileriz.” Fatiha1/4 Ayeti ibadetin merkezinin sadece Yüce Allah olması gerektiğini ifade etmektedir. Kur’an-ı Kerim’de ibadet kelimesi genellikle ubudiyyet, boyun eğip itaat etmek, Yüce Allah’ı Rab olarak tanımak anlamlarına gelir. Müminun 23/45, Şuara 42/22 Kur’an-ı Kerim’deki diğer bazı kavramlar da ibadet anlamında kullanılmıştır. Hudu’ boyun eğmek Tezellül Kulun aczini bilip itiraf etmesi, itaat, zikir, inabe, tesbih, nüsuk, Dua gibi kelimeler kulluk anlamına yakın anlamlar taşırlar. Bakara, 2/195, Zümer, 39/17, Feth, 48/9, En’am, 6/162, Hacc, 22/77; Meryem, 19/48 İbadetin içinde en dikkat çekici olan namazın gayesi insanı her türlü fenalık, kötülük, hayasızlık, ahlaksızlık ve şerden uzak tutmaktır. Bu neticeleri sağlamayan namaz Kur’anın öngördüğü namaz değildir. Hakkıyla eda edilen bir namaz kişiyi tertemiz yapar. Kalbini her türlü kötülükten pak, arı ve nezih hale getirir. Ruh aleminde güzellikler meydana getirir. Rabbiyle arasında yıkılmaz bir bağ oluşturur. Salihlerin, takva sahibi insanların namazları böyleydi. Onlar namaza başlamadan evvel beyinleriyle, ruh ve bedenleriyle tertemiz hale geliyor ve namaza odaklanıyorlardı. Namaz esnasında da mâsivadan Allah’tan gayrisinden uzaklaşıyorlardı. Kişi namaz kıldıktan hemen sonra şerre bulaşıyorsa, harama dalıyorsa, ahlaksızlığın pençesine düşüyorsa o kıldığına namaz demek mümkün olabilir mi? Hz. Ali hakkında şöyle anlatılır “Namaz vakti gelince yüzünün rengi değişir, vücudu titrerdi. Sebebini sorana şöyle demişti. “Yer ve göğün kaldıramadığı, dağların taşımaktan aciz kaldığı bir emaneti eda etme zamanı gelmiştir. Onu kusursuz olarak yapabilecek miyim, yapamayacak mıyım bilemiyorum.” Kandehlevi, Müslüman Şahsiyeti, 303 Hz. Aişe Peygamberimizin namazını anlatırken O’nun iç alemine şöyle dikkat çekerdi; “Resulüllah bizimle konuşur, biz de onunla konuşurduk. Ama namaz vakti gelince sanki bizi tanımıyor gibi bir hale gelir, bütün varlığıyla Allah’a yönelirdi.” Kandehlevi, 303 Gözümüzün nuru namazdan başka sorumlu olduğumuz oruç, zekat, hac, sadaka gibi mali ve bedeni ibadetlerin yanı başında; iyilik, merhamet, rahmet, hoşgörü, öğüt, düşküne yardımcı olmak, sıkıntıdakinin problemini gidermek, takvada yarışmak, iyilikte yardımlaşmak gibi manevi ve ruhi ibadetleri de ihmal etmememiz gerekir. İbadetlerin bize kazandırdıklarına gelince; 1. İbadetler İnsanı Allah'a Yaklaştırır; İnsanın, Yüce Allah'ın insanlar için koyduğu ölçülere uyması, O'nunla ilişkisini güçlendirir. Allah yönelen, O'nun ölçülerini hayatında uygulamaya çalışan kul, bu tutumuyla Yüce Allah ile arasındaki bağı güçlendirmiş olur. İbadetler bu bağın somut göstergelerindendir. Mesela günde beş vakit namaz kılan bir Müslüman, her bir namazıyla Yüce Allah ile bağını daha da güçlendirir. Allah'ın huzuruna duran bir insan, Rabbini hatırladığını, onu unutmadığını ortaya koymuş olur. Allah için malının bir kısmını fakire zekât olarak veren bir insan, Allah'ın bu alandaki emrini yerine getirerek O'nunla bağını daha da sağlamlaştırır. Oruç ve diğer ibadetlerde de durum böyledir. İbadet aynı zaman şükürdür. Şükür Yüce Allah ile ilişkiyi güçlendirmenin en önemli araçlarından biri olup ibadet de verilen nimetlerden dolayı nimetleri verene teşekkür ve minnettarlık ifadesidir. Bu bakımdan şükür insanın Allah’la İlişkisinde en önemli iletişim araçlarından biridir. 2. İç Huzuru Sağlar İnsanın ruhi ihtiyaçlarının başında iman ve ibadet gelir. Çünkü insan ruhu ancak Allah'ı anarak huzur bulur. Kur'an-ı Kerim'de bu gerçek şöyle ifade edilmektedir ......... اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ ﴿28﴾ "Bilin ki, kalpler ancak Allah'ın zikri ile mutmain olur huzur bulur." Rad 13/28 Diğer taraftan zaman zaman çeşitli sıkıntılarla karşılaşmak da insan hayatının bir gerçeğidir. Özellikle böyle durumlarda ibadet, insan için önemli bir manevi sığınaktır. Allah'a ibadet eden bir mümin, böylesi durumlarda metanetini yitirmez. Bunun Allah'tan gelen bir sınav olduğunu bilir ve sabreder. böylece içinden çıkılamayacak gibi görünen ve kurtuluş ümidinin kalmadığı sanılan ağır durumlarda ibadet, insan için en önemli sığınak haline gelir. Bu şekilde Yüce Allah'a yönelebilen insan, içine düştüğü sıkıntıları ibadet sayesinde atlatabilir. 3. Güven Duygusunu Geliştirir Kişi ibadet sayesinde kendisini daha iyi tanımakta ve kendine güven duyarak huzura kavuşmaktadır. Çünkü Yüce Allah'ın kendisini gördüğünün, ihtiyaçlarını ve sıkıntılarını bildiğinin ve kendisine değer verdiğinin farkındadır. İbadet yalnızca kişinin kendisini ve bu dünyadaki konumunu ve yerini tanımasını sağlamakla kalmaz, buna ek olarak insanî yeteneklerin gelişmesine de önemli katkılarda bulunur. Aşırı duygu eğilimleri sınırlandırır. İbadetle iç ve dış dünyasını huzursuz eden bir takım kirlerden arındıran insan, bu sayede insanî olgunluğa erişir. Bu olgunluk kişiyi kendine güvenli kılar. Ona güzel insanî nitelikler kazandırır ve bunları geliştirmesine yardımcı olur. Böylece insan, nefsine hâkim olma melekesi kazanır. Nefsine hâkim olabilen insan ise aşırı ve zararlı bir takım eğilimler karşısında savrulmaz, kendine güveni olur. Kişiyi kendine güvensiz kılan ve huzursuz eden şeylerin başında içine düştüğü şüphe, tereddüt ve çelişkiler vardır. İbadetini yapan insan kendini ve dünyadaki konumunu tanımakta ve Yüce Allah'ı bilmektedir. Zihninde her şey yerli yerine oturmuş vaziyettedir. Bu sebeple tereddütlerin, şüphelerin ve çelişkilerin açmazını yaşamamaktadır. İşte ibadetin en önemli işlevlerinden biri de kişinin iç dünyasının dengeli olmasını sağlamadaki bu katkısıdır. Bu katkı sayesinde kişi, şüphelerin çıkmazından kurtulur. İbadetlerini gerçek anlamda yerine getirebilen ve ibadetin gerektirdiği bilinci yakalayabilen insanlar, çevrelerine de güven verirler. Emin insan olurlar. Herkes onlara güvenir. Böylece ibadetlerini yapan insanlar, emin olmanın kendilerine verdiği güvenle yaşarlar. Dolayısıyla ibadet bilinci gelişmiş bir toplumda huzur ve güven duygusu hakim olur. 4. Kötülüklerden Alıkoyar İbadetlerin en önemli faydalarından biri, insanları kötülüklerden alıkoymasıdır. Çünkü ibadetle kötülük birbiri ile asla bağdaşmaz. Bu bakımdan bilinçli bir şekilde ibadetini yapan insan, kolay kolay kötülüğü bulaşmaz. Çünkü bir taraftan ibadet yaparken diğer taraftan kötülüklere bulaşmak, Yüce Allah ile ilişkilerde bir samimiyetsizlik göstergesidir. Hâlbuki ibadetin özü samimiyettir. Samimiyetsiz olarak yapılan ibadetler, şeklî bir takım hareketlerden ibaret kalır. Bir hadis-i şerifte Rasulüllah kötülüklerden uzak kalabilmek için oruçtan yararlanmayı tavsiye etmesi dikkat çekicidir. Hz. Peygamber evlenemeyip bu sebeple harama sürüklenme riskiyle karşı karşıya bulunan gençlere oruç tutmayı tavsiye etmektedir. Onun bu tavsiyesi, orucun kötülüklerin olumsuz etkilerinden sıyrılabilme çabasında ne kadar yardımcı olacağının bir delilidir. Diğer bir hadiste oruç kalkan olarak nitelendirilmiştir. Buhari, Savm 9; Müslim, Sıyam 163 Kısacası Yüce Allah'ı bilen, O'na inanan ve bu inancının gereği olarak samimi bir şekilde ibadetlerini yapan insanlar, kendilerini dinin ortaya koyduğu ahlâk ilkelerine bağlılık noktasında sorumlu hissettikleri için, bunlara uyar ve ellerinden geldiğince kötülüklerden uzak kalmaya çalışırlar. İnsanlık hali bazen kötülüklere bulaşsalar bile bundan vicdanen rahatsızlık duyarlar ve hemen tövbe ve istiğfar ederler. Çiğnedikleri haklar varsa bunları ödemeye çalışırlar. Çünkü o haklarla Allah'ın huzuruna çıkmaktan korkarlar. İşte bu anlayış ve yaklaşım göz önüne alındığında ibadetlerin insanları kötülükten alıkoyma işlevi daha iyi anlaşılır. 5. Sosyal Yardımlaşmayı Teşvik Eder Hiç kuşkusuz bütün ibadetlerin sosyal yardımlaşmaya çok önemli katkıları vardır. Bir takım dertleri ve sıkıntıları olan insanlarla yan yana durup namaz kılan Müslümanların, yanındaki kardeşlerinin problemlerine ilgisiz kalması elbette düşünülemez. Aynı şekilde oruç tutarak açlık çeken insanların halini yaşayan Müslümanlar, elbette bu durumdaki insanları düşünme ve onlara yardım eli uzatma bilinci kazanacaklardır. Bunun gibi hacda aynı ortamlarda ve aynı şartlarda beraber bulunan insanlar arasında elbette sosyal bir yardımlaşma anlayışı doğacaktır. Hiç şüphesiz bir hususta zekât ve fıtır sadakası gibi malî ibadetlerin ayrı bir yeri vardır. İbadetler vasıtasıyla gerçekleşen sosyal yardımlaşma ve dayanışma, Allah sevgisini üstün tutmanın bir ifadesidir. Allah'ı seven, O'nunla ilgisi olan her şeyi, bütün yaratıkları sever ve onlarla ilgilenir. 6. Kaynaşmaya Katkıda Bulunur İnsanlar arasında çeşitli şekillerde kaynaşma sağlanabilir. Ancak ibadetlerin insanlar arasında meydana getirdiği yakınlaşma ve kaynaşma kadar kapsamlı ve samimi bir kaynaşmayı başka şekilde sağlamak çok zordur. Vakit namazları sayesinde günde beş defa, Cuma namazı sayesinde daha kapsamlı olarak haftada bir defa ve bayram namazları ile de çok daha kapsamlı olarak yılda iki defa bir araya gelen toplum bireyleri için namaz çok güzel bir kaynaşma vesilesidir. Bu kaynaşmada toplumun en üst düzeydeki insanları ile en sıradan insanları aynı safta bir araya gelebilmektedir. Hac, makamı mevkii ne olursa olsun bütün Müslümanların aynı eylemleri yaklaşık aynı şartlarda birlikte yaparak gerçekleştirdikleri bir ibadettir. Böylece milyonlarca insan arasında benzersiz bir kaynaşma örneği yaşanmaktadır. Böyle bir tablonun haccın dışında başka bir uygulamada gerçekleşmesine tanık olmak çok zordur. Diğer taraftan toplum bireyleri arasında en çok kaynaşmayı sağlayan ibadetlerden biri de zekâttır. Bu malî ibadette zengin gönüllü olarak ve bir ibadet bilinciyle malının belli bir kısmını ayırıp fakirlere ve muhtaçlara hiçbir maddî karşılık beklemeden vermektedir. Bu durum, genelde aralarında en fazla husumet olabilecek iki toplum kesiminin fakirlerle zenginlerin kaynaşmasını sağlamakta ve bu iki kesim arasında doğması muhtemel düşmanlıkların önünü daha baştan kesmektedir. Çünkü zenginler zekâtların çıkarıp verdikleri zaman fakirlerde onları karşı herhangi bir husumet hissi kalmamaktadır. 7. Sabrı ve Diğergamlığı Öğretir İbadetlerin hepsinde az veya çok bir sabır eğitimi vardır. Belli vakitlerde ve belli bir disiplin içerisinde namazın eda edilmesi elbette sabır ister. Aynı şekilde haccın edası için bir takım güçlüklere ve sıkıntılara katlanmak gerekmektedir. En başta yolculuktan kaynaklanan sıkıntılar vardır. Buna ek olarak milyonlarca insanın aynı ortamlarda birlikte hareket etmesinden kaynaklanan güçlükler ve sıkıntılar bulunmaktadır. Bütün bunlar elbette belli bir sabır gerektirmektedir. Bütün bu sıkıntılar içerisinde insan, sabrı ve başkalarını gözetmeyi fiilen yaşar ve öğrenir. İbadetler içerisinde özellikle oruç, baştan sonra bir sabır eğitimidir. Oruç sayesinde insan bedeni arzularının tüm isteklerine karşın gün boyunca yeme, içme ve cinsel arzularını denetim altına almayı öğrenmektedir. Sabır olmadan bu eğitimin başarılması mümkün olmaz. Zekât, diğergamlığı öğreten ve elindekini başkalarıyla paylaşma bilinci kazandıran bir ibadettir. Özelikle cemaatle namaz, kişinin diğer insanların halinden haberdar olmasını sağlar ve kişiyi kardeşlik bilinci içerisinde başkalarını da düşünme, onların dertleriyle dertlenme erdemliliğine ulaştırır. 8. Güzel Ahlakın Gelişmesine Katkıda Bulunur İbadet, kişinin güzel duygu ve düşüncelerle donanımlı hale gelmesine vesile olur ve onu kötü duygu ve düşüncelerden arındırır. Kişinin olumlu veya olumsuz yöndeki tutum ve davranışlarını etkileyen en başta niyettir. Genellikle iyi niyetli olan, iyi yönde, kötü niyetli olan da kötü istikamette eylemler sergiler. Bu bakımdan ahlâkî olgunluk açısından iyi niyet temel yapı taşlarıdır. Bu açıdan bakıldığı zaman ibadetlerin güzel ahlâkın gelişmesine çok büyük bir katkı sağladığı görülür. Çünkü ibadette esas olan da ihlâs ve samimiyettir. İhlâssız olarak yapılan ibadet ve davranışların Allah yanında hiçbir değeri olmaz. Peygamber Efendimiz "Din samimiyettir." buyurmuşlardır. Bu bakımdan ibadet yapan kişinin daima iyi niyet sahibi olması gerekir. Çünkü niyetin düzgün olmaması, ibadetin özüyle bağdaşmaz. İhlâs ve samimiyet aynı zamanda güzel ahlâkın da en önemli yapı taşlarından biri olduğundan ibadet ile güzel ahlâk arasında zorunlu bir bağ ve ilişkisi vardır. 9. Sorumluluk Bilincini Geliştirir İbadetler, imanın uygulamada kendini gösteren meyvelerindendir. Müminin Allah'a karşı sorumluluk bilinci kazanmasında önemli işlevi olan ibadetler, onun daima bu bilinçle hareket etmesine yardımcı olur. Bu bilinçle mümin, iyi veya kötü bütün yaptıklarından bir gün hesaba çekileceğini bilir ve buna göre hareket etmeye çalışır. Mesela namazda günde beş defa Allah'a yönelen kimse, O'nu hatırından çıkarmaz. Onun koyduğu ölçülere göre hareket etmeye çalışır. Bir gün O'nun huzuruna çıkarak dünyada yaptığı her şeyin hesabını orada vereceğinin bilinciyle hareket etmek, kişinin ölçülü olmasını ve her işinde dürüst davranmasını sağlar. İnsanın bu bilinci kazanmasında ibadetlerin önemli bir işlevi vardır. Örneklendirmek gerekirse, kişinin, helalinden kazanma sorumluluğuyla yolsuzluklara bulaşmaması, emanet bilincine sahip olarak üstlendiği görevlerde hile yapmaması, üzerine düşeni hakkıyla yerine getirmesi, çevreye zarar vermeme duyarlılığı göstermesi, bencillikten kurtulması, iyiliklerin yaygınlaşması, kötülüklerin azalması için gayret göstermesi gibi belli başlı sorumluluklarını gözetmesinde ibadetler önemli katkı sağlar. Diğer taraftan ibadetler, insan hayatını disiplin altına alır. İnsanın belli zamanlarda yerine getirmekle yükümlü olduğu ibadetler, insanı dağınıklıktan, başıboşluktan ve sorumsuzluktan kurtarır. Her işinde Cenab-ı Hakk'ın denetimini gönlünde hissetmesine vesile olur. Bu şekilde bir sorumluluğa sahip olabilen bir kimsenin, toplum içindeki tutum ve davranışları da olumlu yönde gelişme göstererek ölçülü ve düzenli olur. Böyle bir kimse haksızlıklardan ve başkalarına zarar vermekten sakınır. Mükâfatını Allah'tan umarak herkese elinden geldiğince iyilik yapmaya çalışır. Sonuç olarak ibadetler;1-Allahın rızasını kazandırır. 2-Günlük hayatımızı düzene koyar. 3-Temizlik alışkanlığı kazandırır. 4-Ahlakımızı ve davranışlarımızı düzenler, 5-Başkalarına karşı sorumluluklarımızı yerine getirmemizi sağlar. 6-Toplumda kargaşa ve anarşiyi önler. 7-Namaz; Hayasızlıktan ve kötülükten alı koyar, imanımızı kuvvetlendirir, gönül rahatlığı, sorumluluk duygusu ve temizlik alışkanlığı kazandırır. Ruhu terbiye eder, iradeyi güçlendirir, insanın nefsine hakim olma yeteneğini kazandırır, ruhi olgunluğa ulaştırır. İnsanlar arasında yardımlaşma ve kaynaşmayı sağlar. İnsanın mala olan düşkünlüğünü giderir. Onu malın esiri olmaktan kurtarır. Kanaatkar ve mutlu olmasını sağlar. Zekat sayesinde zenginle yoksul arasındaki büyük farklılıklar kapanır. İnsanlar birbirleriyle kaynaşır. İnsandaki kin ve kıskançlık duyguları, sevgi, saygı ve dostluk duygularına dönüşür. 8-Orucun; Ruhu terbiye eder, iradeyi güçlendirir, insanın nefsine hakim olma yeteneğini kazandırır, ruhi olgunluğa ulaştırır. İnsanlar arasında yardımlaşma ve kaynaşmayı sağlar. 9-Zekat;İnsanın mala olan düşkünlüğünü giderir. Onu malın esiri olmaktan kurtarır. Kanaatkar ve mutlu olmasını sağlar. Zekat sayesinde zenginle yoksul arasındaki büyük farklılıklar kapanır. İnsanlar birbirleriyle kaynaşır. İnsandaki kin ve kıskançlık duyguları, sevgi, saygı ve dostluk duygularına dönüşür. 10-Hac ibadeti; insanın kötülüklerden uzaklaşmasını ve iyiliğe yönelmesini sağlar. İnsanlar arasındaki eşitlik , birlik ve dayanışmanın işaretidir. Ayrıca İslam ülkeleri arasında birlik ve beraberlik duygusunu geliştirir. Yüce Rabbim bizlere ibadetlerin feyiz ve bereketinden istifade edebilmeyi nasip etsin. Bahattin TAMA Bafra Müftülüğü Şube Müdürü
Bu yazıda “İbadetlerin toplumsal hayata katkıları nelerdir? Yazınız.” sorusunun cevabını kısaca yazdık. İbadetlerin bireysel ve toplumsal faydaları vardır. İbadetlerin toplumsal hayata katkıları nelerdir, kısaca sosyal yardımlaşma ve dayanışma, birliktelik, barış ve dostluk huzurlu bir toplumun oluşmasına da katkıda ibadetlerin her biri, insanın manevi açıdan arınmasına, ruh ve ahlak güzelliği kazanmasına yardımcı toplumun kaynaşmasına katkı BİLGİ NOTUİBADETLERİN BİREYSEL KATKILARI NELERDİR?İbadetler, insanları ruhen olgunlaştırır,İnsanın kötü yönelişlerini engeller ve onları ahlaken insanı Allah’a ile insan, yüce Allah ile arasındaki bağı güçlendirmiş olurİnsana manevi destek ve sıkıntılara karşı dayanma gücü insana sorumluluk bilinci kazandırırİbadet9. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitabı cevapları
Hac, ibadetlerin taşıdığı hikmetler bu sıra dahilinde özetlenebilirse de, bir dine mensup olanların yeryüzünde tek bir cemaat oluşturarak yılda bir defa belli bir yer ve zamanda birlikte ibadet etmesi demektir. Peki, ibadetin amacı nedir? Hac insanlığa neyi hatırlatır? Kabe'nin tarihi nedir? Haccın nostaljik boyutu nedir? Hac ile ilgili görüş ayrılığı var mıdır? Sizler için, Diyanet'in İlmihal-1 "İman ve İbadetler" kitabında yer alan bilgilere göre, haccın amaç ve ilkeleri hakkında merak edilenleri derledik. İBADETİN AMACI NEDİR? İbadetler öz ve amacı itibariyle kulun yaratanı ve O'nun üstün kudreti karşısında aczini itiraf etmesi, kendini kuşatan sonsuz zaman dilimi, uçsuz bucaksız varlıklar âlemi içinde konumunu bilip ona göre tavır alması ve bu ruh hali içinde O'nunla iletişim kurması demek olduğundan neticede bireyin mutluluğuna, bireyin kendisini tanımasına, kendisiyle ve toplumla barışık yaşamasına, bunun devamında da toplumsal huzur ve barışın kurulmasına hizmet eder. HAC NE DEMEKTİR? İbadetlerin taşıdığı hikmetler bu sıra dahilinde özetlenebilirse de, bir dine mensup olanların yeryüzünde tek bir cemaat oluşturarak yılda bir defa belli bir yer ve zamanda birlikte ibadet etmesi demek olan hac ibadetinde durum biraz daha farklıdır. Kutsal zaman ve mekân inancı hemen bütün dinlerde mevcuttur ve esasen haccın temelinde, ulûhiyyetin herhangi bir yerde tecellîsine ilişkin inanç yatar. İslâm dininde de, kutsal mekân ve zaman telakkisi hac ibadeti bünyesine yerleştirilmiştir. Hac sözcüğünün "kasıt, yöneliş ve yürüyüş" anlamına gelmesi, bir bakıma hac ibadetine saygınlık ve kutsiyet atfedilen birtakım özel mekânlar üzerinden Allah'a yürünmesi şeklinde sembolik bir mahiyet kazandırır. Kur'ân-ı Kerîm'de özellikle hac törenleri, bu törenlerin yapılacağı zaman ve yerlere ilişkin olarak kullanılan "haram aylar, belde-i haram, hurumâtullâh, şeâirullah" vb. ifadeler, sembolik saygınlık ve kutsiyet ifadeleridir meselâ bk. el-Mâide 5/1, 2; el-İsrâ 17/1; el-Kasas 28/57; el-Ankebût 29/67. HACCIN NOSTALJİK BOYUTU NEDİR? Haccın nostaljik boyutu, inanan bir kimsenin inanç kökleriyle bağlantısını tazelemesi bakımından önemlidir. Müslümanlık açısından düşünüldüğünde İslâm peygamberinin ve arkadaşlarının tevhid ve adaleti hâkim kılma mücadelesi, bu süreçte yaşanmış acı tatlı anılar, âdeta bir film şeridi gibi bu kutsal mekânları ziyaret eden kişinin gözünün önünden geçer. Bu nostalji, inanan kişiye daha yoğun bir dinamizm kazandırır ve daha üst düzeyde bir sahiplenme şuuru verir. HAC İNSANLIĞA NEYİ HATIRLATIR? Haccın lâhûtî boyutu, mahşeri andırmasıdır. Farklı dil, ırk, bölge ve kültürlere, sosyal konum ve ekonomik güce sahip insanların eşit statüde ve aynı renk ve tip elbiseler içinde toplanması, akın akın koşuşturması ve topluca ibadetler etmesi, bir bakıma âhirette yaratıcının huzurunda dirilişi ve toplanışı hatırlatır. Hac mümini âhiretteki bu diriliş ve toplanmaya hazırlar, bu bilinci kazanmasında ona yardımcı olur. Gerçekten de hac ibadetinde Müslüman, İslâm'a gönül vermiş olmanın mutluluğunu ve hazzını daha yakından idrak eder, yeryüzündeki bütün Müslümanlarla birlikteliğin ve kardeşliğin kolektif şuuruna erer. Dünyanın çeşitli bölgelerinden âdeta her biri bir temsilci ve gözlemci sıfatıyla Mekke'ye akın eden Müslümanlar, mîkat denilen belirli sınırlarda dünyayı, dünyevî farklılığı, hatta bencilliği ve ihtirasları temsil eden elbiselerini çıkarıp hepsini eşitleyen, birleştiren, onları dünya Müslümanlığının bir üyesi olmanın bilincine erdiren ihram elbiselerini giyerler. Artık "ben" yok, "biz" vardır. Müminler bir ufuktan diğerine akan beyazlar seli içinde yok olur, âdeta ölmeden önce ölümü ve âhiret hayatını yaşarlar. İHRAM NEDİR? İhram, kişinin kendini geçici kaygı ve bağımlılıklardan kurtarışının sembolüdür. İhram süresince toplumsal barışı ve bütünlüğü bozucu, bencilliği uyandırıcı, geride bırakılan geçici haz ve menfaatleri hatırlatıcı mahiyetteki her türlü eşya ve fiiller yasaklanmıştır. ARAFAT VAKFESi NEDİR? Arafat vakfesi, insanın dünyaya ayak basışını ve kıyamette Allah'ın huzurunda bekleyişini hatırlatır. Hac ruhun Allah'a yükselişini temsil ettiğinden, Kâbe hedef değil, belki sonsuzluğa ve bu mânevî atmosfere geçişin başlangıcıdır. Kâbe etrafında dönerek gerçekleştirilen tavaf, kâinatın ve yaratılışın özeti, teslimiyetin ve ilâhî kadere boyun eğişin sembolü sayılır. Koşmak anlamına gelen sa'y, bir canlılık, bir arayıştır, esbaba tevessüldür. Hacda dıştan bakıldığında sembolik davranışlar şeklinde gözüken her ibadetin ve şeklin bir anlamı, mümini eğitici ve bilinçlendirici bir yönü vardır. Hac ibadeti esnasında bu anlam ve bilinci yakalayabilen, haccın hikmetlerine nüfuz edebilen müminler, eski hata ve günahlarından arınarak hayata yeni bir canlılık ve şuurla dönerler. Hac onların hayatında kalıcı etkilere sahip bir dönüm noktası olur. Müminin yükümlülük şartları gerçekleştiğinde bir an önce hacca gitmesinin tavsiye edilmiş olmasının bir anlamı da budur. Esasen hac ibadeti, bir bakıma, hem İslâm'daki diğer ibadetlerin topluca ve bir arada sergilenişi görünümündedir, hem de namaz, oruç ve zekât ibadetlerinden izler taşır. Hacca giden mümin, namazlarda yönelip durduğu Allah'ın evine bizzat gelmiş, namazda yaşadığı Allah'la buluşma şuurunu daha yakından hissetmeye başlamıştır. İhrama girmek, namazdaki iftitah tekbiri mesabesindedir; her ikisinde de dünya arkada bırakılmaktadır. İhramlının özel günlerde birtakım dünyevî zevklerden geri durması da oruç ibadetini çağrıştırır. Hac bir yönüyle de toplumsal bütünleşme, kaynaşma ve arınmanın bir anlamda üniversal çapta gerçekleştirilmesidir. Peygamberimiz'in, Allah rızâsı için hacceden ve haccın özel günlerinde cinsel ilişkiden ve diğer yasaklardan sakınan kimsenin anasından doğduğu gün gibi günahlarından arınmış olarak memleketine döneceği şeklindeki ifadesi Buhârî, "Muhsar", 9-10; Müslim, "Hac", 438, haccın her bakımdan bir büyük arınma oluşuyla ilgilidir. HACCIN DÜNYEVİ BOYUTU NEDİR? Haccın dünyevî-insanî boyutu da vardır. Hac başta inananların bir güç gösterisi mahiyetindedir. Hacda dünyanın dört bir tarafından gelen Müslümanlar, hem dayanışma ruhunu daha derinden ve daha coşkulu hissetmiş hem de birbirlerinin yanında ve arkasında olduklarını, birbirlerini desteklediklerini münasip bir dil ile başkalarına göstermiş olurlar. Hac bu dayanışma ruhunun canlı tutulmasının bir vesilesidir. Görüşüp tanışmaya vesile olması yanında hac, bir yönüyle de üretilen bilginin tanıtımının yapılacağı uluslararası bir fuar içeriği de taşır. Hac esnasında günlük giysilerinden soyunup, bembeyaz lekesiz ihram örtülerine bürünen Müslümanlar, her türlü gösteriş ve alâyişten uzaklaşmayı, ziynet ve servetle böbürlenmemeyi, insanlar arasındaki eşitliği, ölümü ve ötesini hatırlamayı fiilen yaşayıp öğrenmeleri yanında, kötü arzu ve alışkanlıklarından da sıyrılıp, tertemiz yeni bir yaşayışa başlama iradesini de sergilerler. İhramlı için konulan yasaklar, hiç kimseye hatta haşerelere bile zarar vermeme, bütün yaratıklara şefkat ve merhamet, zorluklara sabır, kısaca kişiye düzenli ve disiplinli yaşama melekesi kazandırır. Böylece hac farîzasını eda eden Müslümanlar, Allah'ın hoşnutluğunu kazandıkları gibi çevresindekilere faydalı olma, hiç değilse zarar vermeme alışkanlığı kazanmış olurlar. Hz. Peygamber işte bu anlayışla haccedenler için "Kim Allah için hacceder de bu esnada, Allah'ın rızâsına uymayan kötü söz ve davranışlardan ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, kul hakkı müstesna annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlarından arınmış olarak hacdan döner" Buhârî, "Hac", 4; Müslim, "Hac", 438 buyurmuştur. KABE'NİN TARİHİ NEDİR? Haccın sebebi ve namazlarda kıblegâhımız olan Kâbe, yeryüzünde Allah'a ibadet için yapılan ilk binadır. Allah'ın emri ile Hz. İbrâhim ve oğlu Hz. İsmâil tarafından Mekke'de yapılmıştır. İnşaat tamamlandıktan sonra, Cibrîl tavafın ve haccın nasıl yapılacağını fiilen göstermiş; Hz. İsmâil de bunu Hicaz halkına ögretmiştir. Hz. İbrâhim'den sonra müşrikler tarafından haccın zamanı ve eda edilişi üzerinde yapılan tahrif ve değişiklikler, Resûl-i Ekrem'in Vedâ haccındaki uygulaması ile tekrar aslî haline dönmüştür. Hz. Peygamber bu haccında İslâmî haccın nasıl yapılacağını amelî olarak göstermiş, hataları düzeltmiş ve "Hac menâsikini benden alın, benden gördüğünüz gibi yapın" Müslim, "Hac", 310 buyurmuştur. HAC İLE İLGİLİ GÖRÜŞ AYRILIĞI VAR MIDIR? Bununla birlikte, Hz. Peygamberin bu uygulamasında hangi fiil ve alt ibadetlerin hac ibadetinin aslî ve talî unsurları olduğu, terkedildiğinde nasıl telâfi edileceği konusu ayrıntıyla belirtilmediği için, bu husus daha sonraki dönemlerde fakihler arasında tartışmalı kalmış, her bir fıkıh mektebi kendi bakış açısına göre bir değerlendirme yapmıştır. Haccın rükün ve şartları, vacip ve sünnetleri, hac yasaklarının ihlâli halinde ne gerekeceği konularındaki farklı ictihadlar, esasen bu değerlendirme farklılıklarını yansıtır. Öte yandan hac ibadeti içinde yer alan ve bir kısmı sembolik davranışlardan ibaret olan fiiller menâsik, çoğunluk itibariyle Hz. Peygamber'den görüldüğü şekliyle yapılması gerektiğinden taabbudî nitelikte ise de, bir kısmı o günkü şart ve imkânlarla da alâkalı emir ve tavsiyelerdir. Böyle bir ayırım da hac ibadetinin ifası konusundaki görüş ayrılıklarına zemin hazırlamıştır.
ibadetlerin toplumsal hayata katkılarını araştırınız